Kaosa rağmen dayanıklılık: Tedarik zinciri

Bir süredir dünya genelinde, makroekonomik belirsizlikler, jeopolitik çatışmalar ve mevsim normallerinin dışında sürekli değişen hava koşullarının etkisini görüyoruz ve uzmanlar bu durumun devam edeceğini tahmin ediyor. Tüm sektörler bu koşullardan bir şekilde etkileniyor ve tedarik zinciri bu sektörlerin başında geliyor. Bu koşullar altında tedarik zinciri yöneticilerinin operasyonlarını her ne pahasına olursa olsun korumanın ve sürdürmenin bir yolunu bulması gerekiyor.

Beş yıl önce çoğu küresel tedarik zinciri yöneticisi, tam zamanında (just-in-time) modeliyle verimliliği artırmaya odaklanırken, pek çok insan tedarik zincirinin gerçekte ne olduğu ya da neden önemli olduğunu ifade edemeyebilirdi. Oysa pandemi bunların hepsini değiştirdi. Artık yöneticiler ve müşteriler, dünyanın herhangi bir noktasında meydana gelen bir olayın operasyonları aksatabileceğini ve temel ihtiyaçların karşılanamamasına yol açabileceğini çok iyi biliyor. Uzmanlara göre, 2023’te bu karışıklık devam etti ve 2024’te de farklı olmayacak gibi görünüyor. Bu konuları detaylı bir şekilde ele alan, Raconteur tarafından yayınlanan ‘2024 tedarik zinciri trendleri: Kaosa rağmen dayanıklılık’ başlıklı makaleyi sizler için derledik, gelin detaylara birlikte bakalım.

Dayanıklılık için yerelleştirme eğilimi

2024 ve sonrasında, tedarik zinciri liderlerinin sürdürülebilir bir tedarik zinciri oluştururken odaklanması gereken en önemli konu, şüphesiz ki dayanıklılık. Bu noktada yerelleştirme, tedarik zincirlerinin geleceği için kritik bir evrim. Tarihsel olarak belirli pazarlara bağımlı olan kuruluşlar, önce bu küresel bağımlılıkların yarattığı risklerin, ardından da birden fazla yerde ürün bulundurmanın, maliyet açısından en etkili strateji olmasa da, çok daha fazla istikrar sağladığının farkına varıyor. Bu, her ne kadar maliyet açısından daha yüksek olsa da, jeopolitik dalgalanmalara karşı bir koruma sağlıyor. Birden fazla lokasyonda üretim ve depolama yapma stratejisi, tedarik zincirinin tamamının bir noktadaki aksaklık nedeniyle durmasını önlemeye yardımcı oluyor. Bu, küreselleşmeden tamamen uzaklaşmak yerine, yerelleşme eğilimini hızlandırmanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor.

Tedarik zinciri yönetimi, yer ve teknoloji kadar insanlara da bağlı. Tedarik zinciri trendleri arasında, yerden ziyade insanlarla ilgili en endişe verici konu, dünya genelinde yaşlanan nüfus sorunu. Yaşlanan nüfus, özellikle yetenekli iş gücünün bulunabilirliği açısından endişe yaratıyor. Tedarik zinciri yöneticileri, yetenek yönetimi ile değişime hızla adapte olabilen, meraklı ve sürekli öğrenmeye açık bireyleri işe alarak bu zorluğun üstesinden gelmeye çalışıyor. Bu, sadece mevcut yetenek açığını kapatmakla kalmayacak, aynı zamanda tedarik zincirinin gelecekteki ihtiyaçlarını da karşılayacak bir işgücü yaratılmasına yardımcı olabilir.

Yeni bir tedarik zinciri yaklaşımı gerekiyor

Tedarik zinciri yöneticileri için esneklik, teknolojik becerilerin ötesinde bir yetenek haline geldi. Değişen teknolojilere uyum sağlama yeteneğinin, belirli beceri setlerinden daha önemli bir hale geldiğini de hepimiz deneyimliyoruz. İşbirliğine dayalı bir yaklaşım, 2024 yılında ve sonrasında tedarik zinciri yönetiminde kritik bir öneme sahip olacak gibi görünüyor. Bu, sadece ekip içinde değil, aynı zamanda tedarikçiler, distribütörler ve diğer paydaşlarla olan ilişkilerde de geçerli. Daha büyük, daha güvenilir ve finansal olarak daha sağlam ortaklarla çalışmak, belirsiz zamanlarda bir güvenlik ağı sağlayabilir.

Sürdürülebilirlik, artık lüks olmaktan çıkıp, zorunluluk haline geldi ve kuruluşların 2024 yılında da ajandalarının en üst sıralarda yer almaya devam edecek. Kuruluşlar, tedarik zincirlerinde potansiyel zararların nerede olduğunu gerçekten anlamak zorunda ve bu nedenle tedarik zincirlerinin çevresel ve sosyal etkilerini daha yakından denetliyor ve bu konudaki sorumluluklarını ciddiye alıyor. Kuruluşlar, sadece karbon ayak izlerine ve kapsam üç emisyonlarına değil, aynı zamanda doğa ve biyoçeşitlilik risklerine karşı da bilinçli olmak durumunda. Buna karşın, sürdürülebilirlik yatırımları, bazen maliyet tasarrufu ile doğrudan bağlantılı olabilir. Örneğin, fosil yakıtlardan daha temiz ve daha ucuz elektrik enerjisine geçiş, uzun vadede maliyet tasarrufu sağlayabilir. Bu, kuruluşların iklim değişikliğiyle mücadele etmelerinin ve tedarik zincirlerini karbonsuzlaştırmanın yeni yollarını bulmalarının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.

Teknoloji dönüşümü ve siber güvenlik

2024’te, yapay zeka (AI), makine öğrenimi ve büyük veri analizi gibi teknolojiler, tedarik zincirlerinin daha etkin yönetilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadelede önemli rol oynayacak. Bu teknolojiler, tedarik zinciri boyunca sürdürülebilir uygulamaların izlenmesi ve doğrulaması için kullanılabilecek, böylece kuruluşlar, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğe yönelik taahhütlerini somut verilerle destekleyebilecek.

Teknolojinin sunduğu fırsatların yanı sıra, siber tehditler de artıyor. 2024 yılında da tedarik zincirini bekleyen en büyük risklerden biri siber tehditler olacak. Bu nedenle, tedarik zinciri yöneticilerinin, kendi operasyonlarının ve tedarikçilerinin siber güvenliğinden sorumlu olması gerekiyor. Bu, sadece bilgi işlem (IT) ekiplerinin sorumluluğunda olmaktan çıkarak tüm organizasyonun dikkate alması gereken bir konu haline geldi.

Sonuç olarak…

2024 yılı, tedarik zinciri yöneticileri için uyum yeteneğini geliştirmenin ve dayanıklılığı her alanda entegre etmenin önemli olduğu bir yıl olacak gibi görünüyor. İster yetenek, ister teknoloji, isterse altyapı ve yatırımda olsun, dayanıklılık, 2024 yılının anahtar kelimesi olmaya devam edecek. Bu, tedarik zincirlerinin kaosa rağmen sürdürülebilir ve dirençli kalabilmesi için bir gereklilik.

Nullam quis risus eget urna mollis ornare vel eu leo. Aenean lacinia bibendum nulla sed